Cepheler
KURTULUŞ SAVAŞINDA CEPHELER
A. DOĞU CEPHESİ
Mondros ateşkes anlaşmasından sonra Türk milleti düşmanla savaşırken bir yandan da içerdeki azınlıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Ermeniler XIX. Yüzyıl sonlarına kadar Türklerle beraber huzur içinde yaşadılar. Osmanlı hâkimiyetinde yaşayan diğer milletler gibi Ermenilerin de din dil ve kültürlerine dokunulmadı. Ermeniler genellikle ticaret ve sanatla uğraşırlardı.
Ermenilere Osmanlılarda “Millet-i Sadıka” denirdi. Hatta Ermeniler çeşitli dönemlerde Osmanlı hizmetinde görev bile almışlardı.
Ermeni sorunu ilk defa 1877–1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında gündeme geldi. XIX. Yüzyılda Osmanlı devletini etkileyen milliyetçilik akımı diğer milletler gibi Ermenileri de etkiledi. Başta Rusya ve İngiltere olmak üzere bazı Avrupa devletleri Ermenileri kışkırttı. Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurdurmak istiyorlardı (Rusya, kendi güdümünde kurduracağı bir Ermeni devleti vasıtasıyla Akdeniz’e inerek dünya ticaretinde söz sahibi olmayı amaçlarken, İngiltere’de kendi güdümünde kurduracağı bir Ermeni devleti vasıtasıyla Rusya’nın Akdeniz’e inmesine engel olmayı amaçlıyordu). Ermeniler de bu amaçla Çeteler kurarak, masum halka saldırmaya başladılar, İstanbul ve Doğu Anadolu’nun bazı illerinde olaylar çıkardılar. Osmanlı imparatorluğu bu olayları önlemeye çalıştı. Ancak her defasında İngiltere ve Rusya ve Fransa’yı karşısında buldu.
Birinci Dünya savaşı Ermeniler Ruslarla birleşerek Doğu Anadolu’nun birçok illerinde yeniden saldırılara başladılar. Kadın, ihtiyar, çoluk-çocuk demeden binlerce masum insanımızı öldürdüler
Osmanlı hükümeti halkın can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla bu bölgede yaşayan Ermenileri savaş alanı olmayan ve o dönemde Osmanlı imparatorluğunun sınırları içerisinde bulunan Suriye’ye göç ettirdi (14 Mayıs 1915 Tehcir (Göç) Kanunu).
Birinci Dünya savaşının sonunda Kafkasya’da bir Ermeni devleti kuruldu. Mondros Ateşkes anlaşmasıyla İtilaf devletlerinden gerekli desteği bulan Ermeniler, saldırılarına yeniden başladılar. Bunun üzerine Kazım Karabekir, TBMM hükümeti tarafından Doğu Cephesi komutanlığına atandı.
Ermenilere karşı başlatılan savaş kısa zamanda Türk ordusunun başarısı ile sonuçlandı. 28 Eylül 1920’de taarruza geçen Türk ordusu 29 Eylül’de Sarıkamış’ı, 30 Ekimde Kars’ı Ermenilerden geri aldı. Daha sonra Gümrü’ye girildi. Ermeniler yenilgiyi kabul ederek Gümrü Barış anlaşmasını imzaladı. (3 Aralık 1920)
Bu anlaşmaya göre;
Bugünkü doğu Anadolu sınırlarımız saptanmıştır (Kars, Sarıkamış, Kağızman ve Iğdır Türk Devleti’nde kalmıştır).
Ermeniler, Sevr Antlaşması’nın geçersizliğini kabul etmiştir.
Doğu Anadolu’da yaşayan fakat oradan ayrılmış bulunan Ermeniler üç yıl içinde diledikleri takdirde geri dönebilecektir.
Ermenistan, Türkiye’ye karşı hiçbir şekilde düşmanca tavır ve davranışta bulunmayacaktır.
TBMM Hükümeti, Ermenistan Devleti istediği takdirde ona askeri ve siyasi yardımda bulunacaktır.
Ermenistan, yapacağı bütün antlaşmalarda Türkiye’yi ilgilendiren zararlı hükümleri geçersiz sayacaktır.
Antlaşmanın imzalanmasından sonra ticari ilişkiler başlayacaktır.
Anlaşmanın Önemi
TBMM hükümetinin imzaladığı ilk anlaşmadır.
Ermenistan TBMM’nin siyasal varlığını kabul ederek, anlaşma yapan ilk devlettir.
Gümrü Barış anlaşması TBMM hükümetinin uluslar arası alanda kazandığı ilk askeri ve siyasi başarısıdır.
Ermeniler, Sevr’i tanımadıklarını belirterek, Türk topraklarındaki iddialarından vazgeçtiler.
Doğu sınırımız güvenlik altına alınarak birliklerimiz Güney ve Batı cephelerine kaydırıldı.
TBMM ilk kez bu antlaşma metnine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti şeklinde adını koydurmuştur.
B. GÜNEY CEPHESİ
Mondros ateşkes anlaşmasından sonra Musul, Urfa, Antep ve Maraş İngilizler, Adana, Mersin ve Osmaniye Fransızlar tarafından işgal edildi. İngilizlerle Fransızlar arasında yapılan anlaşma gereği bu bölgeler daha sonra Fransızlara devredildi (15 Eylül 1919).
Bu değişiklikle Antep, Urfa ve Maraş Fransızlar tarafından işgal edildi. Fransızlar işgal ettikleri bu yerlerde Ermenilerle iş birliği içine girdiler. Suriye’den getirdikleri Ermenileri buraya yerleştiler. Ayrıca Ermenileri silahlandırarak Türklere katliam ve saldırılar başlattılar.
Bütün bu yapılanlar karşısında yöre halkı tepkilerini gösterdiler. Ardından da Kuva-yı milliye birlikleri teşkilatlanarak mücadelelere başladılar.
Maraş’ta Fransızlar, Ermenilerle birlikte halkın onurunu kırıcı davranışlar içine girmişlerdi. Bu olaylar halkın ayaklanmasına sebep oldu. Sütçü İmam’ın önderliğinde Maraş halkı direnişe geçti. Bu şanlı direniş karşısında Fransızlar silah üstünlüklerin rağmen daha fazla dayanamayacaklarını anlayınca geri çekildiler ve şehri terk etmek zorunda kaldılar. (11 Şubat 1920)
10 Nisan 1920’de Urfa Fransızlara karşı vermiş olduğu mücadeleyi kazanarak Şehri Fransızlardan kurtardı.
Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandı. Fransızlar uzun bir mücadeleden sonra ancak 9 Şubat 1921’de Antep’e girebildi.
Güney Cephesi’nde kazanılan başarılar, Fransızlara, Türk topraklarında tutunamayacaklarını gösterdi. Fransızlar Sakarya zaferinden sonra TBMM hükümeti ile Ankara Anlaşmasını imzaladılar. (20 Ekim 1921) Bu anlaşmaya göre;
Hatay hariç Türkiye Suriye sınırı günümüzdeki gibi çizildi. Hatay’da da özel bir yönetim kuruldu.
Ankara anlaşmasıyla Fransa yeni Türk devletini resmen tanımış oldu. Güney cephemizde güvenlik sağlanınca buradaki birliklerimiz batıya kaydırıldı. Batı cephemizdeki gücümüz daha da arttı. Misak-ı Milliyi tanıyan ilk İtilaf devleti Fransa’dır.
Kurtuluş savaşında İtalyanlara karşı cephe açılmadı, İtalyanlar işgal ettikleri bölgeleri (Antalya ve çevresini) 5 Temmuz 1921’de boşaltarak Anadolu’dan çekildiler.
Not: TBMM, 8 Şubat 1921 yılında çıkardığı bir kanunla Antep’e Gazi, 7 Şubat 1973 yılında Maraş’a Kahraman ve 12 Haziran 1984 yılında Urfa’ya Şanlı unvanları verilmiştir
Not: Kuva-yı Milliye hareketi ilk kez Güney Cephesinde Fransız’lara karşı kendiliğinden oluşmuştur (19 Aralık 1918 tarihinde Dörtyol’da).
C. BATI CEPHESİ
Kurtuluş savaşında en büyük mücadeleler batı cephesinde Yunanlılara karşı yapılmıştır.
Yunanlıların İzmir’i işgaliyle (15 Mayıs 1919) Kuva-yı milliye kurulmuş bu kuva-yı milliye birlikleri; Ayvalık, Bergama ve Soma, Akhisar, Salihli, Aydın ve Nazilli Cephelerini oluşturarak Yunanlılara karşı mücadele vermiştir. Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerinde alınan kararla Yunanlılara karşı Batı Cephesi oluşturulmuş ve Sivas Kongresi’nden sonrada bu cephenin komutanlığına Ali Fuat Cebesoy atanmıştır.
Ali Fuat Cebesoy’un Gediz Muharebeleri’nde mağlup olması üzerine Moskova’ya elçi olarak gönderilmesi üzerine Batı Cephesi ikiye bölünmüştür. Güney Bölümü Komutanlığına Refet Bey, Batı Bölümü Komutanlığına İsmet Bey getirilmiştir (8 Kasım 1920).
Not: Anadolu’nun ortasında Pontus Devleti kurmak isteyen Rumların eylemleri üzerine bu bölgede güvenliği sağlamak üzere 9 Aralık 1920’de 407 Sayılı Kararname ile Merkez Ordusu kurulmuştur. Merkez ordusu bir yandan Pontus Devleti kurmak isteyen Rumların eylemlerini önlerden öbür yandan da Sivas ve çevresine yayılmış olan Koçkiri Aşireti’nin çıkarmış olduğu eylemleri önlemiştir.
l. İnönü Savaşı (6–10 Ocak 1921)
Yunanlılar Bursa ve Trakya’yı işgal ederek (Sevr anlaşması sırasında) yeni taarruz (saldırı) hazırlıklarına başladılar.
O sırada TBMM hükümeti bir yandan düzenli ordu kurmaya çalışırken bir yandan da Çerkez Ethem isyanıyla da uğraşıyordu. Bunu fırsat bilen Yunanlılar Bursa ve Uşak istikametinden saldırıya geçtiler. (6 Ocak 1921)
Amaçları, Afyon ve Eskişehir’i ele geçirip demiryolu ulaşımını denetimi altına almak sonra da TBMM’ni dağıtmaktı.
Albay ismet Paşa komutasındaki Türk ordusu İnönü mevkilerinde Yunan ordusunu karşıladı. Türk birliklerinin şiddetli savunma direnişi karşısında yunanlılar daha fazla ilerleyemeyeceğini anladılar. Ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. (10 Ocak 1921)
Bu arada Türk ordusu Çerkez Ethem kuvvetleri üzerine yürüyerek isyanı bastırdı. Böylece bu sorun da halledilmiş oldu.
I. İnönü Savaşının Sonuçları
Batı cephesinde kurulan düzenli ordu ilk askeri başarısını elde etti.
Türk milletinin düzenli orduya ve TBMM’ne güveni arttı.
Bu zaferle, milletin birlik ve beraberlik duyguları gelişti ve kurtuluş umutları yeşerdi.
Yeni Türk devletinin içte ve dışta itibarı arttı.
Yunanlılara güvenen itilaf devletleri hayal kırıklığına uğradılar. Yeni durumu görüşmek üzere Londra Konferansını tertip ettiler.
İsmet Paşaya generallik rütbesi verildi
I. İnönü Savaşından sonraki gelişmeler
İstiklal marşımız kabul edildi. (12 Mart 1921)
1921 anayasası hazırlanarak kabul edildi. (20 Ocak 1921)
Londra Konferansı düzenlendi.(21 Şubat 12 Mart 1921)
Türk-Afgan dostluk anlaşması imzalandı (1 Mart 1921).
Sovyet Rusya ile Moskova Anlaşması imzalandı (16 Mart 1921).
Londra Konferansı (21 Şubat 12 Mart 1921)
l. İnönü zaferinden sonra itilaf devletleri Londra’da bir araya geldiler. Amaçları Sevr anlaşmasını biraz yumuşatarak TBMM’ne kabul ettirmekti.
İtilaf Devletleri, 2 Şubat 1921’de İstanbul Hükümeti’ni Londra Konferansı’na çağırdılar. Davette Osmanlı heyeti arasında TBMM temsilcisinin de bulunması isteniyordu. İtilaf Devletleri, bu davranışları ile TBMM Hükümeti’ni hala meşru saymadıklarını, Türk ulusunun gerçek temsilcisinin Osmanlı Devleti olduğunu göstermek istiyorlardı. Ayrıca, bu hareketle İstanbul Hükümeti ile TBMM Hükümeti arasında bir rekabet meydana getirerek imzalatmayı düşündükleri antlaşmayı kabul ettirmekti. Mustafa Kemal, Türk Milleti’nin gerçek temsilcisinin TBMM Hükümeti olduğunu belirterek doğrudan davet almadıkça konferansa katılmayacaklarını bildirdi. Mustafa Kemal’in bu kararlı tutumu karşısında İtilaf Devletleri, İtalya aracılığıyla TBMM’ni konferansa davet ettiler.
TBMM’nin Londra Konferansı’na Katılma Nedenleri:
Barış yanlısı olduğunu göstermek.
Misak-ı Milliyi tanıtmak
Varlığını hukuken kabul ettirmek.
Konferansa, İstanbul Hükümeti’ni temsilen Tevfik Paşa, Ankara Hükümeti’ni de temsilen Bekir Sami Bey katıldı. Konuşma sırası İstanbul hükümeti temsilcisi Tevfik Paşaya geldiğinde “Türk milletinin gerçek temsilcisi TBMM’dir” diyerek sözü TBMM temsilcisi Bekir Sami Bey’e bıraktı. Bekir Sami Bey de görüşmelerde Misak-ı Milli’ den vazgeçilmeyeceğini belirtmesi üzerine anlaşma sağlanamadan konferans dağıldı.
Önemi;
İtilaf devletleri TBMM hükümetini konferansa çağırmakla ilk kez TBMM'nin varlığını hukuken tanımışlardır.
İtilaf devletlerinin Türkler barışa yanaşmıyor, savaşı uzatıyorlar biçimindeki propagandaları etkisiz hale getirildi.
Türk milletinin haklı davası dünya kamuoyuna duyuruldu.
Not: Londra Konferansı’nın toplanmasından istifade edip toparlanan Yunan birlikleri yeniden saldırıya geçmiştir.
Not: Dışişleri bakanı Bekir Sami Bey, İngiltere, Fransa ve İtalya ile ikili antlaşmalar yapmış fakat Misak-ı Milli ruhuna aykırı hükümler bulunan bu antlaşmaları TBMM onaylamadığı gibi Bekir Sami Bey’i de dışişleri bakanlığı görevinden almıştır.
Moskova Anlaşması (16 Mart 1921)
Sovyet Rusya Birinci Dünya savaşında İtilaf devletlerinin yanında savaşa katılmıştı. 1917 yılında çıkan ihtilal sonucu itilaf devletleri yeni rejime düşmanca tavır takındılar. Çünkü Rusya'daki yeni rejimin kendi ülkeleri için tehlikeli olacağını düşünüyorlardı.
Sovyet Rusya; Anadolu'yu işgal eden emperyalist devletlerin Rusya için tehlikeli olabileceğini düşünmeye başladı. Ayrıca itilaf devletleri yeni Türk devletiyle Sovyet Rusya'nın ortak düşmanıydı. Bu nedenle iki taraf arasında yakınlaşma doğdu.
Sovyet Rusya Misak-ı Milliyi tanıdığını açıkladı. Bunun üzerine karşılıklı ilişkiler gelişti. Karşılıklı elçiler gönderildi. Daha sonra da TBMM hükümeti ile Sovyet Rusya arasında Moskova Anlaşması imzalandı. (16 Mart 1921) Bu anlaşmaya göre;
Sovyet Rusya yeni Türk Devletini ve Misak-ı Milliyi tanıyacak.
İki taraftan birinin tanımadığı devletlerarası bir antlaşmayı diğeri de tanımayacak.
Osmanlı devleti ve Çarlık Rusya arasındaki anlaşmalar geçersiz olacak.
Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırıldığını kabul edecek
Sovyet Rusya, TBMM ile Ermenistan ve Gürcistan arasında imzalanan antlaşmalara göre belirlenen sınırı Batum şehrinin Gürcistan'a verilmesi şartıyla tanıyacak.
İki devlet arasındaki ilişkileri geliştirecek iktisadi, siyasi vs. anlaşmalar yapılacak.
Boğazların bütün devletlerin ticaret gemilerine açık kalmasını sağlamak amacıyla Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin temsilcilerinin katıldığı bir konferans toplanacak.
Önemi:
Bu anlaşma ile ilk defa bir Avrupa Devleti Yeni Türk Devleti’ni ve Misak-ı Milliyi tanıdı.
Doğu sınırımız güvenlik altına alındı.
Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırıldığını kabul etti.
Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya arasında imzalanan tüm antlaşmalar geçersiz sayılmıştır (Bu durum her iki ülkede de rejim değişikliği olduğunu göstermektedir).
Batum şehrinin Rusya’nın egemenliği altındaki Gürcistan’a verilmesi Misak-ı Milli’den verilen ilk ödündür.
+ Not: Bu antlaşma ile Rusya’dan gelecek yardımın yolu da açılmış oldu.
II. İnönü Muharebesi (26 Mart-1 Nisan 1921)
Londra konferansı başarısızlıkla sonuçlanınca İngilizler, Yunanlılar yeni bir saldırı için teşvik ettiler. Bu saldırı ile l. İnönü muharebesinde kaybettikleri itibarı yeniden kazanacaklardı. Hedefleri, Eskişehir ve Kütahya'yı alarak TBMM'yi dağıtmak, Sevr anlaşmasını yürürlüğe koymaktı.
Yunanlılar Bursa ve Uşak yönünden saldırıya geçtiler. (23 Mart 1921) Bu saldırı yine İnönü'de karşılandı. Başlangıçta kuvvetlerimiz biraz geri çekildiler ise de daha sonra Yunanlılar geri püskürtüldü. Yunanlılar 1 Nisan gecesi büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar, İkinci İnönü muharebesi de Türk ordusunun zaferiyle sona erdi. Mustafa Kemal bu zaferin sonunda İsmet Paşa’ya çektiği kutlama telgrafında; “Siz orada, yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz” diyerek onu onurlandırdı.
Önemi:
II. İnönü muharebesiyle TBMM'nin otoritesi ve ona duyulan güven arttı.
İtalyanlar Anadolu'dan çekilmeye başladılar (5 Temmuz 1921).
Bu savaşın sonunda İngiltere’nin Yunanlılara olan güveni azalmaya başladı. İngiltere TBMM ile ilişki kurabilmek için Malta’da tutuklu bulunan kırk Türkü serbest bıraktı
Not:II. İnönü Zaferi’nden sonra beliren uygun ortamdan yararlanmak isteyen bazı komutanlarımız, güneydeki Yunan kuvvetlerini yok etmek için Aslıhanlar veDumlupınar istikametinde saldırıya geçmişlerdir, fakat İnönü Savaşlarından yorgun çıkan, mevcutları azalmış birliklerimiz Yunan kuvvetlerini mevzilerinden atamamışlardır (8–11 Nisan 1921)
Not: İnönü Savaşlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki başlıca rolü, düşmanı oyalamak ve böylece zaman kazanmak olmuştur.
Kütahya Eskişehir Muharebeleri (10–24 Temmuz 1921)
İnönü zaferleri Türk milletinin moralini yükseltmiş, kurtuluş ümidini artırmıştı. Yunanlılar ise kesin sonuç almak için itilaf devletlerinin de desteğini alarak İzmir'e büyük bir yığınak yaptılar. Yunan kralı ordusunun moralini yükseltmek için İzmir'e geldi.
10 Temmuz 1921'de Yunan saldırısı başladı. Kütahya-Eskişehir muharebeleri sonucunda Afyon, Kütahya ve Eskişehir Yunanlıların eline geçti. Türk ordusu daha fazla kayıp vermemek için Mustafa Kemal'in emriyle Sakarya'nın doğusuna çekildi.
Kütahya Eskişehir muharebeleri TBMM'de ve Türk halkında ümitsizliğe ve karamsarlığa neden oldu. TBMM'nin Kayseri'ye taşınma fikri ortaya atıldı. Özellikle ordunun geri çekilmesinden Mustafa Kemal sorumlu tutuldu. Milletvekillerinin büyük bir çoğunluğu ordunun başına Mustafa Kemal'in geçmesini istediler.
Kütahya Eskişehir Muharebesi Sonuçları
Mustafa Kemal ordunun başına geçerek kendisine başkomutanlık yetkisi verildi. (5 Ağustos 1921) Çabuk kararlar alabilmek için meclisin tüm yetkileri (Askeri Yetkileri) 3 aylığına Mustafa Kemal'e devredildi (Bu yetkiler üç aylık sürelerle uzatıldı. 20 Temmuz 1922’de ise süresiz olarak uzatıldı. Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar bu durum devam etti).
Tekâlif-i Milliye Emirleri (Milli Yükümlülükler) (7–8 Ağustos 1921)
Her ilçede bir Tekâlif-i Milliye kurulacak.
Her aile birer takım çamaşır, çorap ve çarık verecek.
Tüccar ve halkın elinde bulunan her türlü giyim ve besin maddelerinin yüzde kırkına, bedeli sonradan ödenmek üzere el konulacak.
Halkın elindeki taşıma araçlarıyla her ay 100 km. askeri malzeme taşınacak.
Gerekli görülen bütün sahipsiz mallara el konulacak.
Halkın elindeki tüm silah ve cephane üç gün içinde teslim edilecek.
Bütün teknik araç-gereçlerle, taşıt ve binek araçlarının yüzde kırkına el konulacak.
Silah ve malzeme yapan demirci, marangoz, saraç ve dökümcü ustaları ordunun emrine alınacak
+ Not: Tekâlif-i Milliye Emirleri Sakarya Savaşı için çıkarılmış, fakat Yunanlıların taarruzu sonucu tam uygulanamamıştır. Asıl faydası Büyük Taarruz’da görülmüştür.
Sakarya Meydan Savaşı (23 Ağustos–13 Eylül 1921)
Sakarya meydan savaşı 23 Ağustos 1921'de Yunan ordusunun saldırısıyla başladı. Çarpışmalar 100 km. hatta çok şiddetli bir şekilde devam ediyordu. Yunanlılar bir ara Polatlı yakınlarına kadar ilerlediler. Bunun üzerine Mustafa Kemal yeni bir savunma anlayışı ortaya koydu. Orduya hitaben "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz" emrini verdi (Bu durum savaştaki cephe kavramının değiştiğini göstermektedir).
Bu emir üzerine Türk ordusu büyük bir savunma örneği gösterdi. Yunan ordusunun her geçen gün saldırı gücü biraz daha zayıflamaya başladı. Daha sonra Türk ordusunun ani saldırısı ile Yunan ordusu Sakarya'nın doğusundan geri püskürtüldü. 22 gün 22 gece devam eden savaş, Türk ordusunun zaferiyle sonuçlandı.
Sakarya Savaşının Sonuçları
1683 II. Viyana bozgunundan beri devam eden Türk gerileyişi sona erdi.
Yunanlıların yenilmesi hem Yunanistan’da hem de Avrupa’da büyük yankılar uyandırdı. Batılı ülkelerin Yunan ordusuna güveni kalmadı.
Yunanlılar taarruzu bırakarak savunmaya geçti. Türkler ise taarruz hazırlığına başladı (Sakarya Savaşı savunma savaşlarımızın en sonuncusu ve en uzun süreli olanıdır).
Milletin ve ordunun sarsılmış olan moralini yükselterek, milletin orduya ve Mustafa Kemal’e olan güveni sarsılmayacak şekilde yerleşti.
Mustafa Kemal'e "Gazilik" unvanı ile "Mareşallik" rütbesi verildi (19 Eylül 1921).
İtilaf devletleri arasında görüş ayrılıkları iyice arttı. Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalandı (20 Ekim 1921)
Sovyet Rusya’ya bağlı üç Kafkas Cumhuriyeti ile Kars Anlaşması imzalandı.
Ukrayna ile bir dostluk antlaşması imzalandı.
İngiltere ile TBMM arasında karşılıklı esir değişimi gerçekleştirildi.
Kars Anlaşması (13 Ekim 1921)
Sovyetler Birliğinin aracılığıyla Kafkaslarda yeni kurulan Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile TBMM arasında Kars anlaşması imzalandı.
Moskova Antlaşması’nın hükümlere dayanan bu antlaşma ile;
Boğazların ticarete açılması, İstanbul’un güvenliğinin sağlanması her iki tarafça benimsendi.
Nahcivan bölgesine muhtariyet verildi.
Taraflar arasında ticaret, gümrük, sağlık, güvenlik konularında ortak tedbir alınması kararlaştırıldı.
Not: Bu anlaşmayla doğu sınırımız kesinlik kazanmıştır.
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)
Bu antlaşma güney bölgelerimizi işgal eden Fransa ile yapılmıştır. Sakarya Savaşı’ndan sonra elde ettiğimiz askeri zafer Fransızları TBMM Hükümeti ile bir barış antlaşası yapmaya sevk etmiştir. Bunun üzerine Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalanmıştır (20 Ekim 1921). Buna göre;
Antlaşmanın imzalanmasıyla taraflar arasındaki savaş sona erecektir.
Antlaşmanın imzalanmasından sonra iki ay içinde Türk kuvvetleri belirlenen hattın kuzeyine, Fransız birlikleri ise güneye çekilecektir.
Her iki taraf kendilerine kalan topraklardaki insanlar için genel af ilan edecektir.
Türkiye-Suriye sınırı, İskenderun ve Hatay illeri dışarıda bırakılacak şekilde belirlenecektir.
İskenderun ve Hatay için özel bir yönetim kurulacaktır. Buradaki Türk halkına kültürlerini geliştirmek için her türlü kolaylık gösterilecek, Türkçe resmi dil olarak kalacaktır.
Caber Kalesi, Türk bayrağı altında ve Türk askerlerinin koruyuculuğunda, Türkiye’nin mülkü olarak kalacaktır.
Bu antlaşmanın onaylanmasından sonra Türkiye ile Suriye arasında bir gümrük sözleşmesi imzalanması için karma bir komisyon kurulacaktır.
Ankara Antlaşmasının Önemi:
Bu antlaşma, TBMM Hükümeti’nin diplomasi alanında kazandığı bir zaferdir.
Bu antlaşma ile ilk kez bir itilaf devleti, Türkiye’yi ve Misak-ı Milliyi resmen tanımıştır.
Bu antlaşma ile I. Dünya Savaşı öncesi kurulmuş olan İtilaf Devletleri bloğu parçalanmıştır.
Bu antlaşmayla Fransa’nın desteğini kaybeden Ermenilerin, Çukurova bölgesinde bir devlet kurma hayalleri sona ermiştir.
Bu antlaşma ile güney sınırlarımız güvence altına alınmış ve buradaki kuvvetlerimiz batı cephesine kaydırılmıştır.
Hatay’ın yönetimi Fransızlara verilmiştir (Bu Batum’dan sonra Misak-ı Milli’den verilen ikinci ödündür).
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26 Ağustos 1922)
Sakarya zaferinden sora, Türk ordusu kesin sonuca ulaşmak için hazırlıklara başladı. Bunlar;
İstanbul ve Anadolu'dan çok miktarda silah ve cephane cepheye taşındı.
Ordunun taarruz eğitimine büyük önem verildi
Ülkenin tüm kaynakları ordu için seferber edildi
Bütün hazırlıklar gizlilik içerisinde yürütüldü. Mustafa Kemal Temmuz ayında Akşehir'de ve Batı Cephesi komutanlarıyla bir araya geldi. Taarruz tarihini belirlediler.
Büyük taarruz 26 Ağustos 1922 sabahı Türk topçusunun ateşiyle başladı. Yunan askerleri böyle bir taarruzu beklemiyorlardı. Yunanlılar Türk ordusunun taarruzuna karşılık vermeye çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Hızla geriye doğru çekilmeye başladılar. 27 Ağustos 1922’de Afyon Yunan birliklerinden geri alındı.
30 Ağustos 1922'de Yunan ordusu Dumlupınar mevkiinde kuşatıldı. Mustafa Kemal yönettiği için Başkomutanlık Savaşı denilen bu muharebede Yunan ordusunun büyük bir bölümü yok edildi. Yunanlılar batıya doğru hızla geri çekilmeye başladı. Kaçan düşmanı takip amacıyla Mustafa Kemal "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri" emrini verdi. Bu emirdeki amaç, kaçan Yunan ordusuna toparlanma fırsatı vermeden topyekûn imha etmekti. Kaçan Yunan ordusu takip edilmeye başlandı.
1 Eylül’de Uşak ve Kütahya, 2 Eylül’de Eskişehir kurtuldu. Uşak’a bağlı Karlık Köyü yakınında Yunan başkomutanı General Trikopis esir edildi. 9 Eylül 1922'de İzmir, 18 Eylül’de tüm Ege bölgesi Yunanlılardan temizlendi.
Büyük Taarruzun Sonuçları
Kurtuluş savaşının askeri safhası tamamlandı.
Kurtuluş savaşı başarı ile sonuçlandı.
İtilaf devletleri TBMM’ye ateşkes teklifinde bulundular ve Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı.